26
2016Büyükada Rum Yetimhanesi tarihi terkedilmiş fotoğrafları
Büyükada Rum Yetimhanesi tarihi terkedilmiş etkileyici fotoğrafları
—Sayfamı ziyaret eden siz sevgili takipçilerime fotoğrafın dışında da bilgiler sunmaya elimden geldiği kadar gayret ediyorum. Bunlardan birisi de uzun zamandır aklımda olan, görüntüsü ve tarihiyle beni çok fazla etkileyen ” Büyükada Rum Yetimhanesi’dir “. Bu yazımda sizlere bu eşsiz yapı hakkında bilgiler sunup, bulduğum fotoğraflarla bilgilendirmek istiyorum. Keyifle okumanız dileğiyle.
Büyükada Hakkında Kısaca :
— Prenses adalar arasında en büyüğü olan ” Büyükada “, tarihi dokusu ve mimarisiyle turistlerin ve İstanbul’luların her daim gezmek için tercih ettikleri bir yerdir. Özellikle yaz aylarında adım atılmaz hale gelen eşsiz dokuya sahip bu ada, yapısını umarım hiçbir zaman bozmaz ve biz sevenlerine ilham kaynağı olmaya devam eder.
Rum Yetimhanesi :
— Bu eşsiz ahşap yapı, 1898 ile 1899 yılları arasında otel olması için o dönemin ünlü mimarlarından Alexandre Vallaury’e Fransız şirket tarafından Manastır Tepesi diye adlandırılan bölgede yaptırıldı. İnşaatı bittiğinde, Avrupa kıtasının en büyük ahşap binası olarak arşivlerdeki yerini aldı. ” Prinkipo Palas ” adıyla, Fransa’da bulunan benzer yapılarda olduğu gibi Casino – Hotel şeklinde kullanıma açılması planlanıyordu. Bu düşünce, Osmanlı kültür, örf ve adetine aykırı olduğu için bina planlandığı gibi hizmete sokulamadı. Bir süre atıl kalan binayı ” Rum Yetimhanesi ” amacıyla kullanılması için 15 bin Osmanlı lirası karşılığında dönemin en zengin Rum ailelerinden olan Andreas Syngros Vakfı tarafından satın alındı. Sultan Abdülhamit 1180 ve dönemin zengin rum ailelerinden Zarifis’lerin 3700 Osmanlı liralık bağışlarıyla, Balıklı Rum hastanesinde barınan kimsesiz Rum çocuklarına hizmet vermesi için, Rum Patrikhane’sinin kontrolüne verildi.
— Yetimhane, 21 Mayıs 1903 de dönemin Patriki 3. İoakim ve Sultan Abdülhamit’in bulunduğu törenle aktif hizmete açıldı. Bünyesinde 206 oda, içinde yaşayanlara yeterli hizmet edecek bir mutfağı kütüphanesi ve 15 kişilik personeliyle aktif hale gelirken, yatakhaneden başka ilkokul eğitimi ve meslek öğrenebilinecek bölümleri de bulunduruyordu. Bu sayede yetim olan Rum çocukları, para kazanacakları bir mesleğe de sahip oluyorlardı.
— Kuleli Askeri Mektebi, 1. Dünya Savaşının en hararetli dönemlerinde bu binaya yerleştirilir. Büyükada’da bulunan ” Rum Yetimhanesi ” de, Heybeliada’ya taşınır. Önce, işgal kuvvetleri tarafından adaya yollanan Rum göçmenlerine ev sahipliği yapar. Sonrasında da Rusya’daki Bolşevik Devriminden kaçan Rus mültecilerine kapılarını açar. O dönemin çetin kış koşullarından kendilerini korumak için, yapının çıkartılabilen ahşap bölümlerini sökerek yakarlar… Bu, geri dönüşümsüz zarar verir.
— Kıbrıs’ta 1960 lı yıllarda başlayan gerginlik nedeniyle, Patrikhane’nin elinde bulunan Yetimhane’ye Hükümet el koyar ve o zamana kadar hizmet veren yapı, herhangi bir sebep gösterilmeden kapatılarak Vakıflar Genel Müdürlüğüne devredilir. Patrikhane’nin mülkiyeti geri almak için yaptığı tüm girişimler geri çevrilir. 2005 yılının Nisan ayında Patrikhane, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurur. Başvuru, 12 Haziran 2007’de kabul edilir ve mülkiyet tekrar Rum Patrikhane’sine geçer.
Gizemli Rum Yetimhanesi Olayı :
— Yetimhane olarak kullanıldığı dönemde, binanın ön cephesinde küçük çaplı bir yangın çıkar. Çıkan yangında yetimhanedeki bazı çocukların yanarak can verdikleri haberi yayılır. Söylentiye göre yangından kaçarak kurtulmaya çalışan bir çocuk, yetimhanenin bahçesindeki kuyusuna düşer. O esnada kimsenin aklına bahçedeki kuyuya bakmak gelmez ve kuyudaki çocuk ölüme terk edilir. Yangından sonra zarar gören binadan ve kuyudan çocuk çığlıkları geldiği efsanesi hala nesilden nesile devam eder…
— Şimdi sizlere internetten araştırıp bulduğum ” Büyükada Rum Yetimhanesi ” fotoğraflarıyla başbaşa bırakıyorum…
Adresi :
Bendenizin Görüşü :
— Bu yazıyı okuyan herkes gibi benim de tek hayalim, bu eşsiz yapının kaderine terkedilmemesi ve tarihi dokusuna zarar vermeden restorasyon çalışmalarına başlanmasıdır.
—– Yazımı sabırla okuduğunuz için sizlere teşekkür ediyorum. Her türlü soru, görüş ve önerileriniz için yorum yazarak bana ulaşabilirsiniz. Yazımı, aşağıda ” Share ” kısmında bulunan sosyal medya araçlarında paylaşmanız bilginin daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayacaktır. Diğer yazılarıma da göz gezdirmeniz dileğiyle. Umarım paylaştığım bilgiler size yardımcı olmuştur.
— Fotoğraflar Ziya Tacir’in Rum Yetimhanesi çalışmasından alınmıştır. Diğer fotoğrafları görmek için www.ziyatacir.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz.’
— Yazımı beğenmeniz ve bir kısmını dahi olsa bir yerde kullanmanız durumunda sizlerden ricam kaynak olarak siteyi paylaşmanızdır. Emeğime saygı göstereceğinize eminim.
- Fascinated
- Happy
- Sad
- Angry
- Bored
- Afraid
Serpil
Yetimhane’nin öyküsü ve özellikle de fotoğraflarınız beni çok etkilerdi. Umarım ben bu satırları yazarken Yetimhane çoktan restore edilmiş ve bir müze olarak ziyarete açılmıştır.
Loran Sebuhyan
Serpil Hanım inşallah dileğiniz gerçekleşir. Bu tarz bir tarihi yapının yok olmaya yüz tutması büyük üzüntü verici…
Esra
Öncelikle merhaba 🙂 yakın zamanda bende gitmeyi istiyorum fakat yaptığım araştırmalara göre yetimhanenin etrafı demirlerle örülü ve bekçi tarafından korunuyormuş içeriye kimsenin girmesine izin yokmuş bunlar doğru mu? 🙂
Loran Sebuhyan
Edindiğiniz bilgiler maalesef doğru. Eskiye nazaran daha güçsüz olan yetimhane temelleri, ciddi bir yıkılma tehlikesi geçiriyor. oradaki bekçi çok değer verdiğim bir abimdir ve kendisine çok saygı duyuyorum. Maalesef kimsenin girmesine izin vermiyor 🙁
Bengisu Özkaya
Herkese merhabalar. Büyükada’nın Hristo tepesinde bulunan bu eşsiz yapı hakkında fazlasıyla detaylı bilgiler topladım ve burada yaşamış öğrencilere (hayatta kalanlara) ulaştım.
Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki binanın ön cephesinde küçük bir yangın çıkıyor bunun sebebi uzun bir hikaye ama söylendiği gibi ölen ya da kuyuya düşen kimse olmuyor. Bu tamamen hurafe 🙂 Fakat asıl hiç bir şekilde bir bilgi toplayamadığım olay şu fransız şirketiyle alakalı oldu.
Bu muamma olan şirketin genel müdürü Kont Maurice Bochard. Kont Bochard hastalık derecesinde Büyükada ya aşık olan bir insanmış ve özellikle Hristo tepesine inşa edilmesini talep etmiş ve şans eseri de kabul görmüş … Grand Casino Otel olarak tasarlanmış. Alexandre Vallaury’nin muadil eserlerini de İstanbul’da olanlar bilirler zaten Grand pera – Atlas Sineması … vs tabi bunlar sonradan restore edildiğinden eski havası kalmamıştır. Bu bahsettiğimiz mimar renkler ve ışıklarla çok oynayan bir mimardır. Zira bahsettiğimiz dönemler elektiriksiz dönemler 🙂
Yapı’nın içine evet girilmiyor çünkü rüzgarda bile çökmeye devam eden bir yapı. Ben 2 yıldır düzenli olarak ayda 1 kere muhakkak ziyaret ediyorum. Hala ayakta.
Ama herhangi bir şekilde binanın halka açılması yani müze olarak toplanma merkezi olarak … Mümkün değil. Hem politik hem de manevi sebeplerden mümkün değil. Benim sizlere tavsiyem gidin görün çünkü Avrupa’nın en büyük ahşap yapısı olmasının yanı sıra Dünya’nın en büyük 2. ahşap yapısı. Dokusundan, havasından bahsedemiyorum bile.